top of page

Seyahat Güncemin Ölümsüzlestirdikleri Ukrayna / 2017

17/07/2017

Ankara.

-Dış hatlar bir bank üzerinde yazılmıştır..

Her zamanki gibi heyecanım dorukta ama bu sefer çok daha iyi bir sebeple. O paragöz tur şirketine bu sefer hayalimi mahvetme şansı vermedim. Rotam mı? Biliyorum çok şaşıracaksınız.. Ama önce rotamın da öncesine gitmeli. Lys sözel alanındaki okul birinciliğim beni Mavibahçe avm ile bir burs anlaşmasına ittiğinde on iki ay sonunda yurt dışı param cebime dahil olmuştu bile. Hedef elbette büyük hayallerimden biri olan Interrail'di! Hatta alışverişi bile yapılmış harika bir Benelüks rotası çizilmişti. Fakat annemin gereksiz ve fazla abarttığı endişesi gezime direkt etki edince, ben de bir senedir penpal arkadaşım olan Tanya'nın teklifini kabul ederek kendim için de çok şaşırtıcı olan ve bir piyango gibi karşımda yükselen Doğu Avrupa'nın genç kızı Ukrayna ile tanıştım. Böyle durumlar tam olarak nasıl olması gerekiyorsa öyle olur. Bu nedenle rotaları umursamadan her zaman sürprizlere açık olurum. Gezi ekibim bir kez daha rotasyon ile karşılaşarak babam ile ucuz bilet fırsatlarını kaçırmadan yola koyulduk. Bu arada Ankara çıkışlı bilet ile birlikte üç ayrı ilden çıkabilme mutluluğu da olmadı değil. Uçağımız 23.00'da havalandı.

18/07/2017

Kiev.

-Tanya'nın odasında yazılmıştır.

Planlarımıza göre dört gün sürecek olan gezimiz, iki gecesi rezervasyon yaptırdığımız otelde, iki gecesi Tanya'ların evinde geçecek şekilde ayarlandı. Tabi benim için. Gece 01.30 civarı Kiev'e varıp bir hayalime daha sarıldım. Tanya karşımdaydı. Babası bizi hostele bırakırken heyecandan elim ayağıma dolaşmıyor değildi. Neyseki kısa sürede heyecanımı atarak kontrolü ele aldım. Gece rahatça dinlenip saat 10.30'da gezimize başladık. Gece karanlık yorganını üzerimizden alıp Özgürlük Meydanı'na vardığımızda Dev Avcısı Jack filmi içinde buluverdim kendimi. Sovyet Rusya'nın Stalinist, kominist mimarisi de ne öyle.. Büyüklüğü aklım almıyor. Caddelerin genişliği şaşırtıcı. Hele o Kiril alfabesi beni benden alıyor tabi. Elimde kamera hem çekiyor hem anlatıyorum. Tanya ile birbirimize ısındık. Kiev'de keyfim iyice yerine geldi. Hele ki insanları baştaki araştırmalarım onların soğuk insanlar olduğu üzerineydi. İnsaf! Bize çok benzeyen bir sıcaklık, samimiyet. Caddelerden karşıdan karşıya geçiş şaşırtıcı şekilde yasak olması kadar, imkansız da. Bu yüzden şimdi de yeraltına inerek Labirent filmine kavuşuyoruz. Kiev yazısı ve Ukrayna bayrağını içeren bir kalp. Hemen koşup çekiliyorum önünde. Onun hemen yanındaki bölümde Venedikte'ki sütünlara benzer tek ama oldukça uzun bir sütün yükseliyor. Üzerinde Kiev şehrinin koruyucu azizi veya bir baş melek, bundan emin değilim. Tanrım bir de bir ucuz bir ucuz anlatamam. İnanın bu fiyatları görünce insanın bir tır dolusu abur cubur alışverişi yapası geliyor. Hava bunaltıcı noktaya gelince Tanya hem üniversitesinin resmi işlerini halletmek, bizi de dinlendirmek için oldukça hoş bir parka getiriyor. Babam buradan otele dönüyor ve dinlenmeye koyuluyor. Bizim gezimiz ise henüz yeni başlıyor. Tanya'nın Lina adındaki kız arkadaşı da bize katılınca sohbetin eğlencesi hızla artıyor. Parklardan parklara, meydanlardan meydanlara uzanıyoruz. Kiril Alfabesi, yanımda iki hoş kızın Ukraynaca konuşması.. Zamanla beni harika ve etkisi çabuk geçmeyecek bir büyüye dahil ediyor. O da ne.. Aziz Mıcheal Katedrali. Bir bebek mavisi sarmış etrafını, bir de altın kubbeleri.. Tamamı Gotik ve Barok ile yükselen Katolik Kiliseleri gerçeği de vardı tabi. Lakin Ortodoks Kiliseleri farklı bir boyut olmuş, içi mi? Tam bir sanat galerisi.

-Günün gecesi

Gece bir kez daha çökünce, şehir ağustos böcekleri misali aydınlanıveriyor, birden Dnipro Nehri'ne ayaklarımı sokarken buluyorum kendimi. Yanımda harika bir köprü. Eğlencemiz dansa dönüşüyor ve dünya vatandaşı olmayı, sınırsız olmayı, dinlerden soyutlanmayı, birbirimizi ötekileştirmemeyi, derin bir huzur içinde kutluyor, dansımızı sonlandırarak, evimize varıyoruz. Konutlar tamamen Sosyalist Mimari örneğine baş örnek olarak gösterilebilir. Ama evlerin içi müstakil bir ev kadar şık. Hediyelerimi taktim ederek ailesiyle de tanışıyorum aynı zamanda. İşte tam bu gece için masallardan kopup gelme benzetmesi yapılabilirdi sanırım. Üç yıllık gezi serüvenimin top listesini tekrar gözden geçirmeliyim sanırım. Tanya'nın yatağında büyük bir huzurla uykuya geçiyoruz. Elbetteki tüm ayrıntılar kalbimde saklanıyor...

19/07/2017

Motherland.

II.Dünya Savaş Müzesi Yakınları, çimlik bir alan üzerinde yazılmıştır.

Dün geceki harika gezimiz mükemmel olduğu kadar on sekiz kilometrelik de olunca bir o kadar yorucu oldu sanırım. Ama sorun yoktu, Eğer hayallerinize eşlik eden harika insanlar sizinleyse, yorgunluk unutuluverirdi. Babamı otelden alıp Arsenal adlı istasyona vardık. Bu arada buradaki metrolar akıl dışında bir hız ve yine Kiril Alfabesinin eşlik ettiği muazzam karışıklık, kafa karıştırıp endişe ettirmiyor değil neyseki Tanya bizimle. Yoksa yolumuz Çernobil'e ulaşırdı belkide. Avrupa'nın en derin metro istasyonuna yerin tam 1400 metre altından, yeryüzüne 1 dakika 40 saniyede çıkarak farklı bir gezi rekoru daha daha elde etmiş olmanın derin mutluluğu içindeyim. Tanya'nın tarih okuyan kuzeni ile buluştuk. Böylelikle gerekli bilgileri de temin edebilme şansına erişmiş oldum. Kiev Motherland veya Anavatan olarak adlandırılan bu nokta beni tam anlamıyla hayrete düşürdü. Çünkü yanılmıyorsam 500 tonluk dev bir heykel, bir elinde kılıç, bir elinde kalkan ile bizi karşıladığında, ''Kiev tüm gücüm ile korumam altında aman dikkat edin, bu harika başkente kimse gözünü dikmesin! Uyarısı yapıyordu bile.'' Büyük bir gururla önünde fotoğraf çekilmeye koyulduk. Sıra müzedeydi. Önce Kominist Rusya ordusunun zırhlı, metalik canavarları karşıladı bizi. Stalingrad geçilmez diyerek. Sonra da müzenin kendi. Müze yine beni duygulandırdı elbet. Hele bir oda vardı ki. Aklım çıkacaktı neredeyse. Koskoca bir oda düşünün neredeyse tümü fotoğraflar ile dolu. İşte o fotoğraflardaki her kişi, Nazi gazları ve Stalin kurşunları ile katledilmiş. Ne yazıkki insanoğlu böyledir. Öldürme merakı bir iç güdü gibi boğazında gıcık yapar. Kan dolu birkaç bardağı bırakın, okyanuslar dolusu kan içse bile geçmez o gıcık! Bunun dışında müze tarihte harika da bir yolculuk yaptırmadı değil.

-Kiev Olimpiyat Stadyumu Yakınları.

Son durağımız Dinamo Kiev'in beşiktaş'ı madara ettiğini Kiev Olimpiyat Stadı. 75 bin kapasite oldukça görkemli. Galatasaray formam ile gurur ile dolaşıyor, Kiev taraftarlarını kıskandırıyorum. Karınlar iki şey için zil çalıyor. Biri doyrulmak biri geleneksel yiyeceklerin tadına bakabilmek.. Kiev'in en lüks restorantlarından birindeyiz. İki tepsi dolusu harika geleneksel yemek, Borş çorbası harika ötesi. Vereniki mantı özlemimizi gideriyor. Studel ağzımızı tatlandırıyor. Puanımız on üzerinden 10. Şu ucuzluğun güzelliği yok mu birde. Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla İskandinav ülkeleri.. Tekrar Tanya'nın odasındayım ve videolarımı düzenledikten sonra uykuya geçiyorum.

20/07/2017

Kiev.

-Özgürlük Meydanı, bir restorant.

Bugün Tanya staj çalışmaları ile meşgul olduğundan babamlayız. Son günlerimizin keyfini çıkarıyoruz. Önce bir gün önce uğradığımız parktayız. Babam burayı çok sevmiş olmalı. Kahve içip, dinleniyoruz. Daha sonraki adresimiz yine meydan. Şimdiki gitme sebebimiz ise küçük koşuşturmalarımız sırasında atlamaktan korktuğum tek bir yerin bile kalmadığına dair emin olabilmek. Aynı zamanda bugün alışveriş günüm. Kar küresi koleksiyonuma değerli bir parça daha ve eve, aynı zamanda bazı arkadaşlarıma, magnet, kartpostal alabilmek amacım. Kolay ve neredeyse içime tümüyle siner bir şekilde tamamlandı. Ünlü caddelerine varıyoruz. Meydanı biraz gezerek günlerdir telefon peşinde olan babama sonunda telefon da aldıysak bu iş olmuştur bile. Tursuz yurt dışı farklı bir boyutmuş, şu özgürlüğün kokusu yok mu.. Dilim hızla gelişiyor, yaşasın yurt dışında büyümekte olduğum altından günlerim. Dileklerim ve hedeflerim Erasmus gibi daha uzunlarına. (Blog Erasmus sırasında güncemden buraya geçirildi :) ) Babamla iyi bir ikiliyiz, en azından olayların kontrolü bende ve bu benim için kocaman bir özgüven kaynağı. Birlikte güzel bir gün daha geçirdikten sonra sonunda otele dönerek uçuşumuz öncesi dinlenmeye koyuluyoruz.

21/07/2017

Kiev.

-Tanyalar'ın evi, son akşam yemeği.

Ama hayat, hepimiz Gogol'un Paltosundan çıktık diyen

Dostoyevski'nin, Petersburg'dan kalkan bir trenden, Varşova'daki sevdiğine mektup göndermesi ve biz de o mektubunun bir Nazi askeri tarafından el koyulması gibi bir yerdeyiz sanki. Bazen büyük bir doluluk, tıpkı Einsten'ın, Newton'un zaman mutlaktır fikrine karşı çıktığındaki zihni, bazen büyük bir boşluk, Platon'un mağara öğretisindeki mağara adamları gibi. Geçmiş mi hep geçtiğini sanıp, Kafka'nın böceği gibi hayatımızda saklanan. Yine de ne güzel söylüyor ''Her şey akar.'' Derken Hereklitos. Hayatımın en güzel rüyasıydı belkide. Kim, neden, uyandırıyor beni bu güzel rüyadan? Şefkatli kolları ile saran Kiev vardı oysa. Geçmişinde kalbi ağır yaralı. Ama şimdilerde yeni açan bir papatya gibi umutlu olan. Ön yargılarımızın tümü kırıldı hatta Rus kültürüne ve diline kocaman bir heves ile dönüyorum. İşte Kiev böyledir. Özgürlük meydanında kural tanımazsınız, Anavatan'da hüzün, Dnipro Nehri'nde huzurdur. Geceleri çılgın, insanları sempatiktir ama Kiev böyledir. Başta kapalı bir perde, içine girdiğinizde çıkmak istemeyeceğiniz bir cennet. Bu akşam yemeği hayatımdaki en özel yemeklerden biriydi belkide. ve Irkların, dinlerin, cinsiyetlerin ve fikirlerin rafta olduğu, inadına insanlığın kazandığı türden. Gece 02.30'da uyanarak, hayatıma geri döndüm. Geriye de kalbimi ısıtan yüzlerce anı ve onlarca fotoğraf kaldı. Hoşçakal Kiev!

 

bottom of page