top of page

-Çok Kültürlülük Ve Çok Kültürcülük Üzerine-

  • -Yiğit Cebeci
  • 14 Ağu 2018
  • 2 dakikada okunur

Bizler sadece tümüyle doğumlarımızdan ötürü üzerimize yapıştırılan kimlik ve etiketleri hayatımız boyunca ne pahasına olursa olsun savunan garip varlıklarız. Fakat rol yapmanın anlamı yok ki kendim de doğumdan ötürü üzerime yapıştırılmış olan kimlik ve etiketleri, hayatım boyunca sevip benimsemeyi ve bunları savunmayı, severek sürdürdüm. Zira insanoğlu bilirsiniz ki zayıftır ve kendini bir yerlere ait hissetme güdüsü taşır. Tam olarak ait hissetmediği grupları bile yalnızlığa tercih edebilir. Peki 21.yy bu etiket ve kimlikler için nasıl bir yüzyıl? Elbette tarih bilimi her zaman incelediği olgu veya olayı gününün şartlarına göre değerlendirmelidir. Bu nedenle daha önceki toplumların edindiği kimlik ve etiketleri, anlatacağım durumdan ayırdığımı belirtmem gerekir. Teknoloji ve ilerleyen süreçte Uzay Çağı olarak adlandıracağımız süreç, insan kimlik ve etiketlerini hangi noktaya getirecek? Aslına bakarsanız artık zaman içinde tıpkı bir kimyasal tepkime gibi birey kimlik ve etiketlerinin de kendi kendini yok edeceğini düşünüyorum. Nedendir bilinmez günümüzde tartıştığımız çoğu kavram ve kurumun da geleceği ilgilendirmeyeceğini düşünüyorum çünkü her birinin çatışma odaklı kurulduğunu ve söylediğim gibi birbirlerinin kuyusunu kazarak yok edeceğine inanmaktayım. Belki de gerçekten de 'Zamanı Tanrı yaşar. Kişioğlu hep ölmek için türemiş.' Konuya dönersek, bazı istisnalar hariç çoğu ülke çok kültürlülüğü benimsedi. Neden benimsemesin ki? Her kültür, her inanç, her fikir, her etiket ve kimlik olumlu veya olumsuz bir şeyler katabilme yetisi taşır. Bazı ülkeler bu konuda şanslıyken bazıları ise şanssız olabilir elbette. Örneğin Kanada ve Türkiye’yi ele alalım. Türkiye olumlu yanları yanı sıra olumsuz yönleri almaya daha yatkın bir ülke. Bu durum bilinç ile ilgili olsa gerek. ‘Çok kültürlülük verimli bir meyveler grubu olmak ile birlikte vitaminler açısından oldukça yararlıdır. Fakat nasıl her bir meyveyi yıkamadan yemiyorsak, çok kültürlülüğü de yıkamadan kabullenmek yanlış olur.’ Bunun anlamı neyi nasıl sahiplendiğimiz ile ilgilidir. Ayrıca eğer çok kültürlülük kimi ülkelerce sindirme politikası haline getirilirse de yine bir çatışma haline dönüşür. İşte bu durum kültür satma olarak piyasalarda kendini ele verir. Sunmayı istediğim öneride iki ihtimal vardır. Eğer kimlikler kendi kendini yok ediyorsa, fakat burada tek kültürün diğerlerini yok etmesinden bahsetmiyorum, her kültürünün diğer tüm kültürlerce benimsenip kendileştirilmesinden bahsediyorum. Bu durumda bir dünya vatandaşlığı yaratmayı uygun görürüm. Elbette bu samimi ve herkes için geçerli bir dünya vatandaşlığı hali olacaktır. Bu durumun epey ütopik olduğu düşünülebilir. Fakat başlangıçta söylediğim gibi her kurum ve her kavram er ya da geç kendini tüketir. Eğer kimlikler kendilerini yok etmiyor ve zaman karşısında sağlam bir direniş gösteriyorlarsa da burada toplumlara düşen, çok kültürlülük meyvesini yemeden önce onu bilinçle yıkaması ve hangi vitaminden ne kadara ihtiyacı varsa bunu almasıdır. İkinci önerim şimdilerde daha geçerli ve pragmatist olsa da dünyanın insanoğlu için yeterince ağır döndüğü unutulmamalı ve her an her şeye hazır olunmalıdır.

-Sosyoloji Derlemelerim/Üçüncü Bölüm.

Comments


  • Twitter
  • Instagram
  • Tumblr
  • YouTube
  • LinkedIn

©2018 by Yiğit Cebeci

bottom of page