-Zevk Ve Renklerin Tartısılabilirligi Üzerine-
- cebeci054
- 14 Ağu 2018
- 2 dakikada okunur
Bugün bizler içinde devindiğimiz toplum ve dünya yaşantımızda, ''Zevkler ve Renklerin'' tartışılıp tartışılamayacağı sorusuna, oldukça emin bir şekilde ''Elbette Tartışılamaz!'' yanıtını verebiliriz. Oysa gerçekten de adımız gibi emin olduğumuz bu sorunun yanıtı bu kadar keskin bir doğruluk payına sahip midir? Sorunun yanıtı öncesi moral değerlerin göreceliği kavramının bu soru ile ilişkisi bilindiğinden, önce bu kavramı soru içerisine yerleştirmek gerekir. Her toplum kendi devinimi içinde gerçekleştirmiş olduğu eylemler bütününü doğru, kutsal ve tartışma götürmez görür ayrıca yaftalanmaktan rahatsızlık duyar. İşte moral değerlerin göreceliği bir şemsiye gibi toplumları bu yaftalama yağmurundan koruma amacıyla ortaya çıkmış olup, her eylem bütünün o toplumun bakış açısınca nerede bulunduğu ile ilgilenir. Toplumlar için ayrı ayrı doğru ve yanlışlar terazisi olur bir bakıma. Peki bu şemsiye, sorduğumuz ilk soru karşısında nasıl bir tutum alır veya almalıdır? Cannibalist yani yamyam bir toplum düşünelim veya insanları öldürmekten zevk alan bir varlık. Sorumuz zevk ve renklerin tartışma götürmeyeceği ile ilgilenirken, insan eti tüketmekte olan kabile bir toplum, rahatlıkla bu davranışını zevk metası olarak nitelendirebilir veya aynı şekilde bir katil için de insan öldürmek aynı oranda bir zevk metasıdır. Bu durum karşısında moral değerlerin göreceliği eşiği ne kadar yüksek olursa olsun her birey veya zümre için saydığım bu durumlar kabul götürmez ve evrensel ahlak ve büyük oranda da kurallar ilkesi devreye sokularak, bu hasta tercih halleri ortadan kaldırılır. Bu durumda sorumuzun yanıtı, tartışıla(maz)’dan tartışıla(bilir)’e dönüşür. Öyleyse özetle moral değerlerin göreceliği şemsiyesinin, elimizle sımsıkı kavradığımız çelik çubukları Kantçı ve Evrensel yasalardan, üzerindeki koruyucu ise her toplumun kendi doğrusunun veya yanlışının kendi içinde değerlendirilmesinden oluşan bir bütünden ibaret olduğu sonucu ortaya çıkar. Bu bütün birbirinden bağımsız düşünülürse zevkler ve renklerin tartışılamaz olduğu kötü bir döngü ortaya çıkar ve yapılan her eylem bütünü moral değer ilkesinin arkasına yaslanılarak açıklanır. Her eylem Evrensel değerler filtresine tabii tutulursa da toplum kültürüne uygun görmediği eylemler bütünü içinde ne yaptığını bilmeyen bir yabancılaşma evresine girer. İşte saydığım tüm bu nedenlerden ötürü yaftalama yağmuru karşısında sağlam ve bir bütün haldeki şemsiyeye ihtiyaç duyar tüm toplumlar…

-Sosyoloji Derlemelerim/Dördüncü Bölüm.
Comments