top of page

-Evlilik Sözlesmesi Üzerine-

  • -Yiğit Cebeci
  • 14 Ağu 2018
  • 2 dakikada okunur

Evlilik kısaca soyun devamını sağlamak ve diğer temel cinsel ve iktisadi ihtiyaçları gidermek için erkek ile kadın arasında toplumun onayladığı birlik olarak tanımlanır. Peki bu kurumunun özü gerçekten de bu tanımdaki gibi midir? Veya bu sözleşmenin günümüz ve gelecekteki durumu ne olacaktır? Sigmund Freud’un insan tanımları yoğun tartışmaları beraberinde getirmiş olsa da belki haksız yanları olduğu kadar, haklı yanları da yok değildi. Zira aşkın aslında olmadığı ve insan öz yönetiminin libido merkezli olduğu öğretisi ilginç ve düşünmeye değerdi. Elbette günümüz insanları toplum içinde bir tiyatro oynadığından, sizlere, asla karşı cinse bakış açıları konusunda doğruyu söylemezler. Gerçekten de bir takım gömlek ve maskeler çıkıp, insan, özü olan hayvansal güdülerini anımsadığında, kendini ve karşı cinsi kandırdığını acı bir şekilde görecektir. Neyse ki bu çirkin güdüyü baskılayabilme bilincimizin elindedir. Ama yine iddia ediyorum ki en bilinçli insan aklı bile güdülerini tümüyle baskılayabilme yetisine sahip değildir. Olsa olsa baskılama yetisidir bu. Veya Nietzsche’nin de söylediği gibi ‘Her kim ahlak bekçiliği yapıyorsa, en büyük ahlaksız o dur.’ Durumudur. Peki bu hayvansal güdü, insanoğlunun en önemli kurumlarından biri olan evlilik üzerine nasıl bir etki eder? Veya insanoğlunun aşk, mutluluk veya düzen olarak adlandırdıkları kavramlar gerçekten de sonsuz ve salt mıdır? Zira bir evlilik sözleşmesi bu kavramlar ve dahası üzerine oturtulduğundan, bu zemini açıklamak gerekir. İnsanın salt mutluluk veya aşk diye adlandırdığı, fikrimce kısır bir süreç ve döngüden ibarettir. Bir karşı cins seçilir, ona ulaşıncaya kadar biriken koca bir heves ve çabalar bütünü oluşturulur, ulaşım sağlandıktan sonra bir süre pik seviyesine ulaşmak için birliktelik süresi yaratılır ve son olarak da doyuma ulaşılır. İşte bu sürece mutluluk veya aşk hatta başka tanımlar verir insanoğlu. Öyleyse insanoğlu bu sözleşmeyi diyelim ki aşk kavramına göre yapıyorsa nasıl olur da bu süreç kısa sürede yok olabilecekken evlilik sözleşmeleri yarım asır bile sürebilir? Gerçekten cinsler birbirini mi kandırır yoksa sözleşme iki tarafın da çıkarlarını doyurduğundan, kurulu olduğu iddia edilen düzen yıkılmak mı istenmez? Gerçekten sözleşmeyi imzalamış olduğu halde kaçı güdülerini baskılama başarısı veya çabasına girer, kaçı maskeler takarak sözleşmeyi yalan bir temel üzerinde ilerletmeye devam eder? Zira bu soruların arkası hiç ama hiç kesilmez. Çünkü insan gibi çirkin bir varlık bu sözleşme için fazlasıyla kusurlu ve hastalıklıdır. Diğer bir tahminime göre de evlilik kurumu gelecekte çökecektir. Bunun ne kadar yakın veya uzak bir gelecekte olacağı toplumsal ve ahlaksal yıkıma bağlı olarak değişebilir. Ayrıca bu çöküş tüm toplumlarda aynı zamanda olmayacaktır ama er ya da geç kendi kendini yok edecektir. Zira gelecek toplumlarının etik, ahlak veya toplumsal sözleşmelerden ne kadar hoşlandığı aşikardır. Gelecekte flexible yani esnek adı verilen ilişki tiplerinin, toplumlar olmak üzere, evlilik sözleşmeleri içine de dahil olacağını ön görüyorum. Ayrıca size sunduğum çıkarımlar böyle olması iyidir veya kötüdür durumu olmayıp, toplumlar ve onların kuramları ve dolayısıyla sözleşmeleri incelendikten sonra oluşturulmaya çalışan görülerden ibarettir. Zira ayrıca neyin iyi veya kötü olduğu, iyi yada kötü tanımının gerçekten var olup olmadığı ve bu kavramların kime ve kimlere göre ne ifade ettiği de unutulmamalıdır…

-Sosyoloji Derlemelerim/İkinci Bölüm.

Kommentarer


  • Twitter
  • Instagram
  • Tumblr
  • YouTube
  • LinkedIn

©2018 by Yiğit Cebeci

bottom of page